“ASLINDA BÜTÜN ÇİRKİNLİKLERİMİZLE ÇOK GÜZELİZ”
12.10.2016
“Bazı şeyler vardır değiştiremeyeceğimiz. Örneğin İstanbul’un trafiğini değiştiremezsin. Dünyadaki açlığı bitirmek istiyorum ama bu gerçekte tamamen mümkün değildir. Oysaki bazı şeyler var değiştirebileceğimiz. Öncelikle değişim istiyorsak hayatımızda kendi menzilimiz içindeki hedefi tespit etmekle işe başlamalıyız. Önce hedeflerinizi belirleyin. Kendi menzilinizin içinde yapabileceklerinize bakın, değişime önce kendinizden başlayın. Örneğin eşinizin güler yüzlü olmasını istiyorsunuz, önce siz bunu başarın.”
Bu sözler, dün gece Ataşehir Belediyesi’nin kültür etkinliklerine katılan psikoterapist Ebru Tuay Üzümcü’ye ait.
Ebru Tuay Üzümcü “Ben Değişirsem Hayatım Değişir” adlı semineriyle, mutlu yaşamın sırlarını, hayatımızda değiştirmek istediğimiz şeyleri, sevdiklerimize, ailemize ve çocuklarımıza daha faydalı olabilmek için neler yapmamız gerektiğini anlattı.
Değişime önce kendimizden başlamamız gerektiğini söyleyen Ebru Tuay, “Aslında bütün çirkinliklerimizle biz çok güzeliz, olduğumuz gibi, o nedenle bütün davranışlarımızı kabul etmeliyiz, bunu dile getirmeliyiz. Hayatımızda yapmak istediğiniz, değiştirmek istediğiniz her ne ise önce bunu kabul edip, duygularımızı bastırmadan anlatabilmeliyiz. Eğer kendimizi ifade etme noktasında zorlanırsak o duygular vücutta bir takım hastalıklara sebep olur. Yaşadığımız duyguların bedenimizde bir karşılığı vardır. Var olan duygularımızı kucaklamayı öğrenemezsek, sahiplenemezsek onlar bize bir takım hastalıklar olarak geri döner, ülser gibi, kanser gibi” dedi.
DUYGUNU DEĞİŞTİR, DÜNYAN DEĞİŞSİN
Mustafa Saffet Kültür Merkezi'nde düzenlenen seminerde Üzümcü, “ Öncelikle değişim istiyorsak, hayatımızda kendi menzilimiz içindeki hedefi tespit etmekle işe başlamalıyız” dedi.
Katılımcılara tavsiyelerde bulunan Üzümcü, “Başarısızlık değerli bir deneyimdir. Her başarısız olduğum girişime müteşekkirim, çünkü o şu demektir: Aslında denedim, adım attım, risk aldım. Kaybetmek de hayatın içinde motive edici bir güçtür. Kendinize izin verin; korkmak için, üzülmek için, utanmak için, endişe etmek için çünkü başka türlü değişim olmaz. Hem değişim, hem de bunların hiçbirini hissetmemek olmaz. O zaman biz kendimize ‘mış’ gibi dünyalar yaratıyoruz, maskeler takıyoruz, mutluymuş gibi davranıyoruz. Bazılarımız alışverişe sarıyor, bazılarımız kendinden kaçıyor. Oysa ki, insan kendinden kaçamaz ki” diye konuştu.
Kadın yaşamına bir psikolojik danışman olarak ışık tutan Ebru Tuay, yarınların bugünden daha iyi nasıl yaşanması gerektiğini anlattığı seminerde katılımcılara şöyle seslendi:
“Her gün farklı bir şey deneyin, her sabah gittiğiniz yoldan değil de başka bir yoldan gidin, aklınıza gelmeyen deneyimleri görmek ve denemek sizin bakış açınızı değiştirir. Bakış açınız değiştiğinde çözüm üretme ve sorunu çözmeniz daha kolay hale gelir. Kendinizi farklılıklara açtığınızda göreceksiniz ki değişim kendiliğinden başlamış olacak. Değişim kelebek etkisi yapar. Ben değişirsem, ailem de, mahallem de, ülkem de ve bu kainat da bir değişime öncülük etmiş olur. Ben değişirsem dünya değişir. Bu sizin pusulanız olsun” dedi.
Üzümcü, “Biz bugün burada özellikle ‘Ben Değişirsem Hayatım Değişir’ konusu konuşmak istedik. Hayatımızda öncelikle değiştirmek istediğimiz neler var bunu sormalıyız kendimize. Hayatın içinde değişmesini istememizin ötesinde ihtiyaç duyduğumuz şeyler var. İnsan eğer ki değişime direniyorsa veya değişebilecek gücü bulamıyorsa yeteri kadar canına tak etmemiştir. Çünkü ben bugüne kadar canına tak edip değişmeyen birini görmedim” dedi.
EBRU TUAY ÜZÜMCÜ KİMDİR?
Ebru Tuay Üzümcü, bir psikoterapist. İlkokuldan itibaren hayalini kurduğu bu mesleği çok isteyerek seçtiğini, annesi psikolog olduğu için gününün yarısını 7-8 yaşlarında Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde geçirdiği anılarını paylaştığı seminerde kendisine ilişkin şunları paylaştı:
“Benim için çok değişik bir ortamdı. O yaşlarda yetişkinlerle vakit geçirmek farklı bir tecrübeydi. Oradaki insanlar diğer insanlardan biraz farklıydı, diğer yetişkinlerde görmediğim şeyleri yapıyorlardı. Birden bire kuş gibi şakımaya başlayanlar, çığlıklar atıp hoplayıp zıplayanları görmek, o yaşta bir çocuk için farklı bir deneyimdi. Orada bulunmak bana hayatımda kendim olabilme cesaretini, kalıpların içine sıkışmamayı, farklı olana yönelebilmeyi kazandırdı”.