Okumak yeniden doğmaktır

12.7.2013

Kadınlar… Her zaman bir yanları eksik bırakılanlar. Toplumda ikinci sınıf olarak görülen, “eksik etek” “deli baş” gibi daha birçok tanımlamayla yaşamda söz sahibi olunması istenmeyenler. Bu hor görme hatta yok sayma aslında anne karnında başlayan, daha sonra yaşamın tüm hücrelerine nüfuz eden bir durum. Giyeceğiniz elbisenin renginden, oynayacağınız oyunlara ve oyuncaklara, yapacağınız mesleğe, nasıl davranacağınıza… Bunların hepsine sizin adınıza karar veriliyor. Size sadece bu rolü oynamak kalıyor. Ama artık kadınlar kendi adlarına biçilmiş ve tasarlanmış bu toplumsal cinsiyet rolünü oynamak istemiyor. Hayat sahnesinde yönetmende, senaristte, kostümcümde, oyuncuda kendileri olmak istiyor.



İşte bu hayat sahnesinde rolü başkaları tarafından belirlenen ama her şeye rağmen yaşamın içinde olan bir kadının hikâyesini anlatacağım. Gülkız Yılmaz 64 yaşında, emekli, evli ve beş çocuk annesi. 40 yıldır İstanbul’da yaşıyor. 62 yaşında okuma ve yazma öğrenen Gülkız Yılmaz, “Okumak yeniden doğmakmış” diyerek hayatını okuma ve yazma bilmeden ve öğrendikten sonra diye iki kısma ayırıyor.

İstanbul’a 16 yaşında ayak basan Gülkız Yılmaz’a kulak verelim, hikâyesini ondan dinleyelim. “Okumayı ve yazmayı öğrenmeyi çok istiyordum. Annem de okumamı çok istiyordu. Ama babam istemedi. Okusaydım gazeteci olmak isterdim. 16 yaşında evlenip, memleketim Sivas’tan gurbet olarak gördüğümüz İstanbul’a geldik. Yol bilmem iz bilmem. İlk zamanlar çok zorlandım. Okumam ve yazmam olmadığı için ne yapacağımı nereye gideceğimi bulmakta zorlanıyordum. Çevremdeki kişilere hiçbir şey soramıyordum. Çünkü çekiniyordum. Kendime güvenim yoktu. Gözlerimin ışığı var fakat o ışık bana yol göstermiyordu.



Bütün olumsuzluklara rağmen kendimi eve kapatmadım. Hayatın içinde olmak için çalışmaya başladım. Ama çalıştığım otellerde diplomam olmadığı için bir söz hakkına sahip değildim. Senin diploman bile yok diyerek beni hep dışladılar. Çocuklarım okula başladığı zaman dünyalar benim olmuştu. Ama onlara da yardımcı olamadım. Veli toplantıları sonrası büyük bir üzüntü yaşıyordum. 62 yıllık yaşamımda hep bir şeyler eksikti. İki yıl önce Ataşehir Belediyesi 30 Ağustos Ataevi’ne gelmem ile her şey değişti. Okuma ve yazma kursu sonucunda hayalime kavuştum. Yeniden doğdum. Kendime güvenim geldi. Kalemi elime ilk aldığımda harfleri yazmaya başladığımda ağladım. Tarif edilemez bir duygu. Çocuklarımla yaşayamadıklarımı artık torunlarımla yaşıyorum. Öğrenmenin yaşı yok. Herkesi kurslara davet ediyorum. Bize bu imkânı sunduğu için Ataşehir Belediyesi’ne ve öğretmenlerimize çok teşekkür ediyorum.”

Yazı & Fotoğraflar: Seyhan KALKAN

Ataşehir’de Yaşam, hayatın içinden hikayelerle, Ataşehirli olmanın farkını anlatarak devam edecek. Sizin de anlatacaklarınız varsa, [email protected] adresine mail atarak size ulaşmamızı sağlayabilirsiniz.

Ataevleri hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız.