Lütfen Çantanızı Açar Mısınız?
4.12.2017
Yaşlı, genç, kadın, erkek binlerce insanın her gün ziyaret ettiği Ataşehir Belediyesi’nin herhangi bir güvenlik kaygısı yok. Çünkü güçlü, cesur, ayakları yere sağlam basan güvenlik görevlileri Ayfer, Kısmet, Filiz ve Hüsniye görevlerini layıkıyla yerine getiriyor.
Gelin bu dört kadını biraz daha yakından tanıyalım…
Ataşehir Belediyesi Zabıta Müdürlüğü’ne bağlı olarak çalışıyor; Ayfer Bozacı, Filiz Sarı, Kısmet Selçuk ve Hüsniye Sağır. Onlar her gün binlerce personeli ve vatandaşı pozitif enerjileri ile karşılayan belediyenin koruyucu melekleri… Sizler için bu dört kadını biraz daha yakından tanıyıp mesleğe başlama hikâyelerini öğrendik.
Ayfer Bozacı 1972’de Karakoçan’da doğmuş. 11 çocuklu bir ailenin yedinci çocuğu, 22 yıllık evli ve iki çocuk annesi. İstanbul’a 1985’te gelmiş Bozacı, eğitimini aldığı muhasebeciliği evlilik ve çocuk büyütme telaşı içinde bir köşeye koyup unutmayı yeğlemiş. Ta ki çocukları büyüyene kadar. Ancak aradan geçen yıllarda yasalar değişmiş, muhasebeciliğin öğrendiği kurallarının bir kısmı eskimiş, bolca eklemeler yapılmış. Bozacı ne iş yapabileceğini düşünürken bir arkadaşının önerisine uyup güvenlik görevlisi olmaya karar vermiş. Bu mesleği yapabilmesi için öngörülen kurslara gitmiş ve sertifika almış. Sonra da Ataşehir Belediyesi’nde çalışmaya başlamış.
Belediyede çalışmaya başlayalı ne kadar oldu?
Altı yıl.
Güvenliği sağlamak adına siz ne yapıyorsunuz?
X-Ray cihazında çantaları kontrol ediyorum. Tehlike yaratacak, kesici veya yaralayıcı araç gereç varsa emanete alıyorum.
Peki, o çantalardan başka neler çıkıyor, çanta sahipleri nasıl davranıyor?
Kimi zaman vatandaşlar çantalarında kendilerini güvende hissetmek için taşıdıkları eşyaları nedeniyle mahcup oluyor, ‘çocuğum koymuş haberim yok’ diye açıklama yapıyor, kimi zaman da cihazda görmediğimizi düşünerek inkâra başvuruyor. Sonuçta güvenlik adına bu tür eşyaları vatandaş belediyeden ayrılana kadar emanete alıp çıkışta kendilerine iade ediyorum.
Her işin bir zorluğu vardır, sizin işinizin zorluğu ne?
İnsan odaklı bir iş olduğu için zorlukları var. Mesela X-Ray cihazından geçmek istemeyen vatandaşlar oluyor; “benim suçluya benzer bir halim mi var, niye arama yapıyorsunuz” diye tepki gösteriyorlar. Bazen de “üzerimde bomba var” diye espri yapanlar da oluyor. Bu gibi durumlarda mümkün olduğunca ortamı sakinleştirmeye çalışıyorum. Tabii hoşgörü ile yaklaşanları da unutmamak lazım.
Hiç korktuğunuz ya da tedirgin olduğunuz bir olay yaşadınız mı?
Geçen yıllarda belediyemizin önünde iki aile arasında silahlı kavga çıktı. Yaralılar binamıza sığındı ve kısa süreli bir panik yaşandı. Fakat gerekli müdahaleleri yaparak, hem vatandaşlarımızı hem de belediyemizi oluşabilecek tehlikelerden koruduk.
Üniforma içinde olmak bir kadın olarak size kendinizi nasıl hissettiriyor?
Üniformalı olduğum için bazen kendimi kalıp içinde hissediyorum, ama yıllar geçtikçe ben üniformaya, o da bana alıştı… Mesleğimin özel hayatıma da etkileri oluyor tabii. Mesela yürüyüşüm değişti; hatta yakınlarım “bırak artık şöyle yürümeyi” diye zaman zaman beni uyarıyor. Sanırım mesleki deformasyondan kaynaklı olarak belediye dışında da, özellikle çocukların güvenliği ile ilgili bir olay gördüğümde doğrudan dâhil oluyorum. Bunda mesleğimden çok anneliğin verdiği korumacı bir yaklaşımda söz konusu olabilir, ama kendimi durduramıyorum.
Durdurmayın da zaten. Bu işi yapmasaydınız hayalinizdeki meslek ne olurdu?
Mesleğimi severek yapıyorum, ama bu işi yapmasaydım çocuklarla ilgilenmeyi sevdiğim için öğretmen olmayı isterdim.
Belediyeye gelenleri ilk karşılayanlar sizlersiniz, onlara yaklaşımınız nasıl oluyor?
Vatandaşlarımızı pozitif ve güler yüzlü karşılıyorum. “Merhaba, nasılsınız? İyi bir gün geçirmenizi dilerim” gibi cümlelerle iletişime geçiyorum. Böylece karşı tarafın da enerjisi yükseliyor ve günlerinin güzel geçmesine bir nebze olsa da vesile oluyorum. Hem personelimiz hem de belediyemizi ziyaret eden vatandaşlarımız günün her anı pozitif olamayabiliyor, hasta ya da yorgun olduklarında bir güler yüz, bir tatlı söz onlara enerji vermeye yetiyor. O sebeple bizim işimiz oldukça önemli. Bu yüzden sadece güvenlik işi olarak düşünmemek lazım. Ayrıca çok güzel bir ekibimiz var, hepsi de işini layıkıyla yapıyor. Bu yüzden de Ataşehir Belediyesi’nde çalışmaktan ayrıca gurur duyuyorum. Kısmet olursa emekliliğimi de buradan almayı çok istiyorum.
FİLİZ SARI: BOYUMA BAKMAYIN 5’TE 5 ATIYORUM
Filiz Sarı, 41 yaşında ve iki çocuk annesi. Kendisini enerji dolu, hiperaktif biri olarak tanımlıyor, insanlarla iletişiminin iyi olduğunu düşünüyor, hem kendini hem insanları sevdiğini söylüyor. Dört yıldır güvenlik görevlisi olarak çalışan Sarı sorularımızı şöyle yanıtlıyor:
Bu sizin ilk mesleğiniz, ilk işiniz mi?
İlk iş deneyimim sayılır. Daha önceden kendi restoranımı işletiyordum. Küçükken askeriye ya da emniyette üniformalı çalışmak hayalimdi. Lise yıllarında polislik sınavlara girip kazandım fakat boydan dolayı olmadı. Çocuklarımı büyüttükten sonra silahlı güvenlik kursuna gittim ve bölge birincisi oldum. Boyumun bu kadar olduğuna bakmayın, atışım 5’te 5.
İşinizi seviyor musunuz? Mesleğinizin zorlukları var mı?
İşimi çok seviyorum. En büyük hayalim tek tip kıyafeti olan bir mesleğimin olmasıydı. Her sabah bugün ne giysem derdimin olmaması benim için sevindirici. Yapı itibariyle erkeksi tavırlarım olduğundan, bana en uygun mesleğin bu olduğunu düşünüyorum. Hatta arkadaşlarımın bana “Fiko” diye seslendiği de oluyor. Bizim mesleğin en zor tarafı bedenen fazlaca yorucu olması, ama buna rağmen çalışmaktan keyif alıyorum.
Görev başındayken canınızı sıkan olaylar yaşıyor musunuz?
Gün içerisinde binlerce kişi ile muhatap oluyoruz. Bu yüzden de bazen olumsuz şeyler ile karşılaşabiliyoruz. Etkinlik girişlerinde tepki gösterenler oluyor, “Siz kim oluyorsunuz, ne hakla üzerimizi arıyorsunuz” diye. Böyle durumlarda tatlı dille, güvenlikleri için işimi yapmama izin vermelerini rica ediyorum.
Vatandaşları nasıl karşılıyorsunuz?
Aldığım eğitimin ilk kuralı insan odaklı çalışmak. Güvenliği sağlamanın yanı sıra insanları korumak görevim, fakat gelen vatandaşları güler yüzlü karşılayarak onlara yardımcı olmak da önceliğim. Özellikle yaşlı vatandaşlarımızla birebir ilgilenmeye çalışıyorum.
KISMET SELÇUK: ÜNİFORMAMI SEVİYORUM
Adım Kısmet Selçuk. 39 yaşındayım ve evliyim. Küçüklük hayalim olan polisliğe 17 yaşında adım atmak istedim fakat boyum nedeniyle giremedim. 18 yaşımda çalışmaya başladım. Bir özel hastanede beş sene muhasebecilik yaptım. Evlendikten sonra Erzurum’dan İstanbul’a geldim. Mesleğimin revaçta olduğunu görüp kursa gittim ve sertifikamı aldım. Yedi yıldır Ataşehir Belediyesi’nde güvenlik görevlisi olarak çalışıyorum.
Mesleğimin riskli olduğunun farkındayım ama hiçbir zaman pişmanlık yaşamadım. Herhangi bir olay karşısında ilk hedef biziz, buna rağmen işimi severek yaptığım için zor yanları beni etkilemiyor. Bu meslek, daha güçlü ve kendine güveni olan bir kadın olmamı sağladığından benim için çok önemli ve özel. Dahası ben üniformamı seviyorum. Sosyal hayatımda ise dilediğim gibi giyiniyorum. Dışarıda bir olay gördüğümde de müdahale etmek istiyorum fakat yetkili olmadığım için karışmayı tercih etmiyorum. Tabii belediyede durumlar öyle değil. Vatandaşlarımızın memnuniyeti benim için çok önemli. Bu sebeple her zaman onları güler yüzle karşılıyorum; fakat şüpheli bir durum var mı diye de her an tetikteyim. Beni tedirgin eden durumları da takip ediyor ve gerekli gördüğümde müdahale ediyorum.
HÜSNİYE SAĞIR: ÜNİFORMAM VE DUYGUSALLIĞIM
Hüsniye Sağır 1977 Tunceli Çemişgezek doğumlu. O da diğer üç arkadaşı gibi evli, ayrıca iki çocuk annesi. Bir buçuk yıldır Ataşehir Belediyesi’nde güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Aslında bu aklında olmayan bir meslekmiş, bir arkadaşının ısrarı ile ilk adımı atmış, kursa gidip sertifika almış. “Daha sonra yolum Ataşehir Belediyesi ile kesişti” diyor Sağır “Burada X-Ray cihazında, çantaları kontrol edip, denetimi sağlıyorum. Gelen vatandaşlara yardımcı olmak için de elimden geleni yapıyorum.”
Sağır da arkadaşları gibi yaptığı işi seviyor, hatta sevmeyerek yapılırsa mesleğinde başarılı olunamayacağını düşünüyor. Görevini yaparken öncelikle güler yüzlü olmaya dikkat ediyor, belediyenin kapısından tedirginlikle girenleri de işte bu güler yüzüyle rahatlatıyor. İnsanların çekingenlikleri kayboldukça Sağır da işinin gereğini yerine getirdiğine inanarak mutlu oluyor. Peki ya kadınlık halleri ve annelik? “Üniformanın içindeyken duygusallıktan biraz daha uzaklaşıyorum” diyor “Fakat eve gittiğimde ben bir anneyim ve bir kadınım.”
Röportaj: Sinem Şahin KAHRİMAN
Fotoğraflar: Fuat ÖZDEMİR