Kısa mesafede uzun yakınmalar

10.10.2017

Hangi araç sahibine sorarsanız sorun size İstanbul trafiğinde araba kullanmanın kendilerini çıldırmanın eşiğine getirmesinden yakınır. Bir de geçimini taksicilikle kazananlar var ki, onlar trafikle baş etmek kadar yolcunun rahatından ve güvenliğinden de sorumludur. Beş yıldır baba mesleği taksicilik yapan Uğur Erol’a sorarsanız bir taksicinin işi bundan da fazlasıdır. Çünkü işe kimi zaman ücretsiz “terapi” de karışır. 

Güne borçlu başlayanlardandır taksiciler. Önce araba sahibi, sonra da kendi gelirleri için direksiyon sallarlar. Bazen trafikle, bazen yolcunun tedirginliğiyle uğraşırlar. Uğur Erol da o taksicilerden biri. Borçlarını ödemek için başladığı işi için “tadını bir kere alırsanız bir daha kolay kolay bırakamazsınız” diyen Erol’dan hayat hikâyesini ve mesleğinin zorluklarını dinliyoruz:  

Hikâyeniz nerede, nasıl başlıyor?

Aslen Sivaslıyım ama İstanbul’da doğup, büyüdüm. Liseden sonra eğitimime devam etmedim. O dönem babamın maddi durumu iyiydi, taksisi vardı. “Okumaya gerek yok, zaten işim hazır” diye düşünüyordum. Askerden sonra tuhafiyecide işe başladım, eniştemin yanında. Sonra da kendi dükkânımı açtım. Şans bu ya dükkânı açtığım günün ertesi günü devalüasyon oldu. Evlenmiştim, bakmakla yükümlü olduğum bir ailem vardı, bir yandan da bir sürü borcum. Dükkânı devrettik, eşimin altınlarına kadar bozdurup borçları ödedik. Sonra Erenköy’de bir dükkân devraldım. Orada da işler yolunda gitmeyince çözümü geceleri bir arkadaşımın taksisinde çalışmakta buldum. 

Taksici olmak sizin tercihinizden ziyade hayatın dayatması yani?

Taksiler tükenmişlerin yeridir. Ya iş bulamayan ya da borcu olanlar geçer direksiyon başına. Dükkânım varken sekiz gibi kepenkleri indirir, taksiye çıkardım. Sabah taksiyi bırakıp dükkâna geçerdim. Birkaç saatlik uyku ile yaklaşık bir sene devam edebildim. Bir seçim yapmam gerekti, hakkımı taksiden yana kullandım.

                   

Takside çalışma saatleri oldukça uzun, bu durum sizi nasıl etkiledi?

Takside gececi olursan, sabaha karşı üçte aracı alır, öğlen üçe kadar direksiyonda kalırsın; gündüzcü olursan da bunun tam tersi saatlerde çalışırsın. Bazen de 24 saat… Zorluğu sanırım gecenin bir vakti sıcak yatağından kalkıp işe gitmek ya da gece üçte hırsız gibi parmaklarının ucunda sessizce eve girmek. Bazen öyle oluyor ki bir hafta çocuklarımı göremiyorum. Ne ailece akşam yemeği yiyebiliyoruz ne de hep birlikte kahvaltı yapabiliyoruz. Bayramda üç gün eve gidemedim, tam gün çalıştım. Buna rağmen para kazanamadım, araç sahibine borçlandım. 

Peki, taksi özgürlüktür diyebilir miyiz?  

Aslında takside çalışan da olsan direksiyon başındaysan patron sensin, bu büyük bir özgürlük. Canın istediği zaman arabayı kenara çekebilirsin. Sadece o gün arabanın parasını kazan, yeter. Taksi bu açıdan rahat ama daha işe çıkmadan karın ağrımız başlar “acaba bugün iş olur mu, yevmiye alabilir miyiz, trafik nasıl” diye. Güne bir sıfır geriden başlarız. Fakat taksicilikten bir kez keyif alırsanız bir daha kolay kolay vazgeçemezsiniz.

BEDAVA TERAPİ

Taksiyi terapi gibi kullanan müşteriler oluyor mu?

Olmaz mı? Daha geçen gün bir delikanlı ile kız arkadaşını aldım. Kız arkadaşı az ileride indirdikten sonra çocuk “ben eşeğim” diye söylenmeye başladı. “Ne oldu” diye sordum. “Kız arkadaşım ile birkaç ay evvel ayrıldık, o günden sonra ilk buluşmamızdı. Beni çok seviyor, ne yapacağım” diye sordu. Sonra da hayat hikâyesini anlatmaya koyuldu. Konuştuk, yer yer nasihat ettim “Sizin yanınızdayken arkadaşınızın yüzü gülüyordu” dedim. Taksiden inerken “şimdi onu arayacağım, bugünden itibaren evlilik hazırlıklarına başlamak istediğimi söyleyeceğim” dedi. Bu tarz durumlarla neredeyse her gün karşılaşıyoruz. Özellikle kadınlar çok anlatır, “sizi bir daha nereden göreceğim, bedava terapi” der, içlerini dökerler. Eşinden dert yanan mı ararsınız, memleketi kurtaran mı? 

İstanbul’un en büyük çilesi trafik… Sizin hayatınızın çoğu da bu çileden kurtulmak için farklı yollar aramakla geçiyor olmalı…

Trafik artık bize işlemiyor! Bu stresten kurtulmak için kendimizce yöntemler buluyoruz. Her gün farklı müzikler keşfediyorum, aracın hiç yürümediği anlarda film izliyorum. Tabii bizim hayatımız müşteriyi en kısa zamanda gideceğe yere ulaştırıp sonrasında başka bir müşteri bulmakla geçiyor. Bunun içinde sürekli alternatif yol arayışındayız. Ama bazen müşteri farklı yolların varlığından habersiz olduğundan sıkıntı çıkarabiliyor, “yolu uzattınız, nereden götürüyorsunuz” diye çıkışabiliyor. Maalesef meslekte hırsız, dolandırıcı ya da müşteriden ne yapıp da fazla para alırım düşüncesinde olanlar da var. Akıllı telefonlardaki taksi çağırma uygulamalarında beş yıldızın altında aldığım pek olmaz. Müşterilerin memnuniyetinin, benim cebimden daha önemli olduğu kanaatindeyim.

Yolu kısaltmaya çalışırken, bu tür suçlamalara maruz kaldığınız oldu mu?

Bir gün Ataşehir’den Bostancı’ya müşteri aldım. Trafikten dolayı farklı bir yola girdim. Hanımefendi “nereye götürüyorsunuz siz beni” diye sordu. “Bostancı’ya” dedim. “Yolu uzattınız, burası neresi” diye söylenmeye başladı. Biraz sonra “Ben ineceğim” demez mi? Benim de hayatta en nefret ettiğim, yapmadığım bir şeyin tarafımdan yapılmış gibi gösterilmesidir. Hemen kapıları kilitledim. “İsterseniz polis çağırın, onların eşliğinde sizi Bostancı’ya götüreyim. Eğer taksimetre sizin tahmin ettiğiniz ücretten bir kuruş fazla yazarsa ben sizden para almayacağım; ama az yazarsa siz benden özür dileyeceksiniz” dedim. Bostancı Köprüsü’ne yanaştık, hanımefendinin gözü taksimetrede. Tahmininden az ödemesine rağmen özür dilemedi. Hırsız muamelesi gördüğüm için çok üzüldüm, o moral bozukluğu ile durağa gittim. Arkadaşlara o mesafenin ne kadar yazacağını sordum. Biri “25”, diğeri “30 lira” dedi. Biri de “Hamza Ağabey’in yolundan gidersen 37 lira” demez mi, şaşırdım kaldım.  

BU TAKSİDE KİTAP VAR

Navigasyon cihazlarını sizler kadar müşteriler de kullanıyor. Bu nedenle işinize fazla karışan oluyor mu?

Navigasyon cihazları bizim işimizi çok kolaylaştırdı. Nerede trafik var, alternatif yollar hangileri hepsini görebiliyoruz. Tabii bazı müşteriler de bizi kontrol etmek amaçlı çaktırmadan telefonlarından uygulamalarını açıp bakıyor, birden telefondan “100 metre ileriden sola dönün” veya “rota oluşturuldu” sesi gelince de mahcup oluyor. Onlarda haklı tabii… 

Taksicilik müşteri ile karşılıklı güven gerektiren bir meslek aslında, içinde fazlasıyla tehlike barındırıyor…

Direksiyon başındayken hiçbir güvencemiz yok. Her aldığım müşteri için bana zarar vermeye kalksa ne yaparım diye düşünüyor, müşterinin bizi seçtiği gibi biz de müşteri seçiyoruz. Neticede gaspa gelen adam sadece para için gelmiyor. 

Gece çalışmak tehlikeli, ama gündüze oranla trafik avantajı olmalı.

Gece sabah altıya, yediye kadar yaptığın iş çok olur, çünkü trafik yok. Yarım saatte 60 liralık mesafe kat edersin ama gündüz aynı sürede trafikten dolayı sadece 20 lira kazanabilirsin. Tabii bir de yakın mesafeler var. Bir gün gece üçte arabayı alıp üç saat sırada bekledim. Saat sabah altıda kafa arabası (sıranın başındaki araba) oldum. Bir müşteri geldi, “metro” dedi. 10 lira… Üç saat beklemişim, 10 lira… Biraz üzücü oluyor bu durumlar, ama tamamen şans. Bazen “saçım ıslak da fön çektirmeye gideceğim” diye 500 metrelik yol için bile taksi çağıran oluyor. Bazen de öğleye kadar beş, altı kez havaalanı yapıyorum.

Peki, sosyal güvenceniz var mı?

Yok. Bu meslekte sigortanızı isterseniz kendiniz ödüyorsunuz. Hiçbir güvencesi yok. Günlük temizliğe giden kadınlarımız için nasıl ev sahipleri sigorta yapmakla yükümlü ise, araç sahibinin de çalıştığımız saat kadar bize sigorta ödemesi gerekir. 

Taksilere konulacak kamera uygulaması ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Kamera hususunda çelişkilerim var. Bizim ve müşterinin güvenliği açısından önemli; fakat taksi müşterisinin bir mahremiyeti vardır, istediği yere gider, takside de istediğini konuşur. Uygulamayı bu açıdan doğru bulmuyorum. Beni iki kez gasp etmeye kalktılar, arabada kamera vardı, hemen onu devreye soktum, korkup inmek istediler. Bu gibi durumlarda caydırıcı olabiliyor. Neticede geceleri sarhoş da biniyor, dolandırıcı da.  

Ataşehir Belediyesi’nin “Bu Takside Kitap Var” kampanyasına müşterilerin tepkisi nasıl oluyor, siz memnun musunuz? 

Bu kampanya sadece Ataşehir’de değil, tüm İstanbul’da çok ilgi görüyor. Bir iki defa taksiden kitap alan müşterim, bir sonraki binişinde evinden başka kitap getirip araca bıraktı, onlar da biz de çok sevdik, kitaplı taksileri. Bu uygulama için Ataşehir Belediyesi’ne çok teşekkür ediyoruz. 

 

Röportaj: Deniz KARA